18 Mayıs 2012

biçim alıştırmaları-Samatya

1.Düz Yazı
Kennedy Caddesi üzerinde ilerlerken Samatya Meydanı sapağını kaçırınca Yedi Kule kapılarının birinden girdik Samatya’ya. Daracık kapıda bir görevli sırayla iki taraftan gelenleri yönlendiriyordu ve girdik sonunda sur içine. Samatya’ya doğru uzanan ana yolda sağlı sollu benzer dokunun devamlılığıyla ilerliyorduk. Her seferinde ‘geldiğimizi  sanmamıza’ ve ‘gelmediğimizi anladığımızda hayal kırıklığına uğramamıza’ neden oldu bu durum. Oto tamircileri, oto yedek parçaları dizilmiş kaldırımlar, hep aynı insanlar ve pastel tonların arasında yer yer sarı parlaklıklar geçtik hep. Sağıma bakarak meydana inen merdivenli sokağı aradım hep gözlerimle. Kimi binalar kaldırımın üzerine taşıyor, birkaç metre boyunca kaldırım yok oluyor; bazıları ardından gelen sokağı da gizliyordu. Denize doğru meyilliydi sokaklar, caddeden denize akmanızı istiyorlardı.
‘Burası!’ diye bağırmamla durmamız bir oldu. İkinci Bahar dizisinden tanıdığım iki lokanta arasından geçip sola döndüğümde kendimi açık hava dersliğimizde buldum. Hepimiz aynı tabureler üzerinde oturuyorduk kahvehane önündeki boyacıyla. Boyacı siyah, deri bir erkek ayakkabısını fırçalarken arada bize bakıyordu. Kahvehane önündeki küçük sehpanın etrafında meydana yüzleri dönük orta yaşlı ve yaşlıca birkaç adam oturuyordu. Kendi aralarında konuşuyor, bir yandan da boyacı gibi bizi gözetliyorlardı. E biz de onları…
Samatya Meydanı’nda aramızda küçük bir meydancık oluşturmuştuk oturma düzenimizle. Meydancığımızda ne ayı oynuyordu; ne de birileri dans ediyordu. Çarpışan sesler vardı. Çemberimizden yayılan ve çemberimizi çemberleyenlerden gelen sesler…Balıkçıla pazarlardaki rastgele gibi bağırmıyorlardı. Keskin nişancı gibiydiler, ancak alıcı gördüklerine ve takılmak istediklerine iki söz ediyorlardı. Kimi insanlar geçiyordu meydandan: anne-çocuk; karı-koca; eş-dost; akraba; iki yaşlı amca; mendil satan çocuk…

2.Diyalog
O:Oh be sonunda geldik Samatya’ya
S:Ne yoldu ama…
O:Değil mi?
S: Sokağı kaçıracağız diye çok korktum. Her yer birbirine benziyor.
O: Neyse, gelebildiğimize göre bence başlayalım.
S: Ne tarafa gideceğiz?
O: Şu kahvehanenin yanındaki sokaktan girelim.
S: Biraz otursak mı kahvede, soluklanırız.
O: şimdi garip karşılarlar yani. İçerisi erkek dolu görmüyor musun?
S: Anaları bacıları yok mu onların?
O: Var da evde oturuyorlar, kahveye mi geliyorlar?
S: Bir de mutfak işi kadın işi derler: burada çayı kahveyi adamlar pişiriyor.
Hangi devirdeyiz! Ben oturacağım…
O: Peki, dışarıdaki masalardan birine oturalım bari.
S: Yok yok, ben mutfağa gideyim. İlahi bu güzel havada içeride ne işimiz var zaten?
O: Hahahaha..
S: Hohohoho..
O:Usta, bize iki çay verir misin?
Çaycı: Çayı yeni koydum abi, 5 dakika bekleyeceksiniz.
S: Neyse, belki bu sırada bugün neler yapacağımızı konuşuruz.
O: İyi fikir, fotoğraf makinesi bende kalsın. Ben ilgimi çeken binaların fotoğrafını çekebilirim.
S: Tamam,  ben de essk..ii….zzzz  aaaaa şuraya bak, şurada oturanlar bizimkiler değil mi ya?
O: Hani nerede?
S: Bana göre sağ, sana göre sola bakacaksın. İşte Dilşad, Tuğba, Yağız…
O: Aa hakikaten onlar, çağıralım mı?
S: Dur, dur… Bence bir plan yapalım. Korkutsak mı?
O: Amaaann, çocuk muyuz ya?
S: Sen de bugün hiç benim fikirlerimi beğeniyorsun.
O: Kusura bakma ya senle alakalı değil…
S: Tamam.

08 Mayıs 2012

Samatya_monografi


Daha önce eklemiş olduğum monografilerin fotokopisini çekip denediğim renklendirme çalışmalarından biri.

Sultanahmet, At Meydanı
























Bu çalışma, Sultanahmet Palimsest çalışması sırasında elimden düşüremediğim "Bizans'ın Gizli Tarihi" isimli kitaptan öğrendiklerimle hazırlanmış bir sunumdur. Kitap o kadar heyecanlıydı ki sizinle bu şekilde paylaşmak istedim. İyi okumalar !

Taksim için ilk çizgiroman denemesi

Aksaray_fragman / suluboya denemeleri


30 dakika
10 dakika
3 dakika
30 saniye
denemeleri...

Hangisi kaç dakikada yapıldı, tahmin etmek size kalmış...